Bullrich soyadlı bir ressam

  • Güneş Çelikkol
  • Buenos Aires, Arjantin

Ressam Bony Bullrich ile kendi soyadını taşıyan alışveriş merkezinin önünde buluşuyoruz. Burası, politikacıların, diplomatların, iş dünyasından simâların sık göründükleri bir mekân.

Bullrich

Ancak, Bullrich ailesinin sıradışı üyesi, onlardan biri sayılmaz. Çıkıyor, başka bir yerde içiyoruz kahvelerimizi.

Önüne, hakkında gazetelerde yayımlanmış yazılardan derlediğim ayrıntılı bir dosya koyduğumda şaşkınlığını gizlemiyor. Bu yazıların önemli bir kısmının birbirine benzer başlıklar taşıması karşısındaki tepkisini de saklamıyor. “Bullrich Soyadlı Bir Barikatçı”, “Bullrich Soyadlı Bir Eylemci” gibi başlıklar bunlar. “Ne yani?” diyor Bony Bullrich, “gazetecilik mi bu!”.

BM uzmanı, pilot, hukukçu...

Ardından, sözü, insanların, kendilerine biçilen hayatı yaşama zorunluluğuna getiriyor. Tabii, New York günlerini de özlemle anarak... Arjantin ekonomi ve siyaset dünyasında iki asırdır etkisini hissettiren, caddelere isimleri verilen Bullrich ailesinin üyesi, “New York'ta yalnızca kendimdim...” diyor.

Resimlerinden, sanat çalışmalarından konuşuyoruz. Sergilerinden, projelerinden. Atölyesinden ve yeni taşındığı dairesinden. Farklı deneyimlerinden de...

Birleşmiş Milletler uzmanı olarak Türkmenistan'da yaşadıkları; uluslararası bir havayolu şirketindeki yöneticilik günleri; hukukçu kimliği, uçak pilotluğu... Buenos Aires'e hüzünlü dönüşü. Bir de, yanı başımızdaki Alvear Caddesi'nde başlayan o meşhur “barikatçılık” serüveni.

Birbirinden seçkin markaların dükkânlarıyla dolu Alvear Caddesinde “Sanat ve Moda Haftası” düzenlendiğinde, küratörlüğünü de Bony Bullrich üstlenmişti. Ancak bu etkinlik, dışlanmış mahallelerde yaşayanları birleştiren bir yoksullar hareketinin protesto gösterisine sahne olmuştu.

Gazete haberlerinde geniş yer tutan o günü, bir kez daha, kendi ağzından anlatıyor Bony Bullrich. Dışarı çıkıp yaptığı konuşmayı, göstericileri bu etkinliği beraber paylaşmaya, polisleri de geri çekilmeye iknâ edişini... “Mükemmeldi” diyor, “politik açıdan da, sanatsal açıdan da mükemmeldi... en alt ve en üst sınıf, böyle bir etkinliği beraber paylaştı...bunun kimseye zarar vermediği de görüldü”.

Yoksul mahallelere moda ve sanat

O gün, protestocuların lideri Raul Castells ile tanışmış, hâlâ süren yakın dostluklarının temelini atmıştı Bony Bullrich. Bir de, La Matanza Sanat ve Moda Haftasının. “Böyle bir etkinliği, dışlanmış bir mahallede de yapmayı önerdiler” diyerek anlatıyor, “La Matanza moda haftası böyle doğdu... profesyonel mankenler ve yoksul mahallelerin kızları, podyumda beraber yürüdüler.”

La Matanza haftası için hazırlanırken, kendi kafasından, alternatif bir etkinlik geçtiğini; ama yoksullar hareketinin “Alvear'daki podyumun aynısını” istediğini belirtiyor, “Alvear'daki kırmızı halıyı bile götürdük!”

Bony Bullrich bunu, coşkuyla anlatıyor. O halıda yürüyen kızların çoşkusuyla, gazetelerde yayımlanmıştı zaten. Önceden Alvear caddesine serilmiş kırmızı halıya basmak, sihirli bir uçan halıya oturmak gibiydi, La Matanza'daki genç kızlar için.

Pekçok eyleme katılan ve kısa adı MIJD olan İşsizler ve Emekliler Bağımsız Hareketi tarafından, seçim listesinde aday bile gösterilen Bullrich, “ben komünist değilim” diyor. Meselesinin, zengin veya yoksul, herkese, hayatta, arzularını yerine getirebilme şansı tanınması olduğunu ekliyor. Kendisinin ressam veya pilot, La Matanza'daki kızların model olabilmesi gibi belki... Bir de, birbirinden öğrenmeye, dışlamamaya vurgu yapıyor.

La Matanza'yı, oturduğumuz Recoleta semtiyle kıyaslamasını istediğimde, “Recoleta bana birşey ifade etmiyor” diyor. “Doğduğum, çocukluğumun geçtiği semt...doğal bir parçam...New York'un aksine, kendi tercihimle gittiğim biryer değil”.

"Yoksullar sabırlı..."

La Matanza'ya gelince “oradaki insanların sabrı...” diyor.

“İnanılmaz bir sabırları var” diye ekliyor. Burada elektrikler bir gün kesilecek olsa kıyamet kopacağından, oysa orada, insanların toprak yolların düzeltilmesi için eylem yapmadan önce bile yıllarca beklediklerinden bahsediyor.

La Matanza'daki insanların yaşam koşullarını anlatıyor ve altını tekrar çiziyor, “inanılmaz bir sabır!”

Saatlerimize bakıyor ve hızlıca hesabı istiyoruz sonra... Ben, köşe başındaki evime gideceğim, Bony Bullrich ise az ileride bir arkadaşıyla buluşacak. Hızlı adımlarla ayrılıyoruz oturduğumuz cafeden.